25 Eylül 2009

Şenol Küçükyıldırım, Volkan Öktem, Burak Gürpınar, Ferit Odman, Ekin Cengizkan ve Mert Önal röportajları



Türkiye' deki 6 farklı tür ve tarzdaki davulcuyla 2006 yılında gerçekleştirdiğim sohbetler.
Üzerinden 3 yıl geçmiş ama yinede hala ilginç birkaç cümle barındırıyor.
Paylaşmak istedim, özellikle yeni adım atacak davulcu adayları ve müzisyenler için.

cey'lan.


:::::::::::::::::::

ŞENOL KÜÇÜKYILDIRIM


-Ailenizdeki herkesin müzisyen olduğu doğru mudur? Onlar hangi enstrumanları çalardı?

Anne dışında evet doğru.Baba davulcu kardeşler Piano, Flüt, Keman, Fagot

-Önemli bir caz davulcusu olmanız hepimizi yakından ilgilendiriyor.Ancak ülkemizde, caz'ın free ve avant garde tınıları içinde cesaretle gezinen yegane müzisyenlerinden biri olmanız,size olan saygı ve sevgimizi daha da arttırıyor.Sanıyorum ki Don Cherry,John Cage, Cecil Taylor,Ornette Coleman,Billy Higgins... gibi isimlerle olan münasebetleriniz, müziğe bakış açınızı fazlasıyla etkiledi?

Doğrudur.Cazın başka nerelere gideceğini göstermiş kişiler bu isimler.Futboldan bahsederken müzik anlatan adamlar bu adamlar...gerçekten önemliler benim için.Tabiiki bunlara birçok başka isimlerde ekleyebiliriz...

-Yurtdışında (Berklee College of Music) eğitim almış bir müzisyen olarak ve aynı zamanda ülkemizde Yıldız Teknik Üniv.Müzik Toplulukları bölümünde ders veren (davul,caz bilgisi,armoni...) bir öğretmen olarak, özellikle son yıllarda her genç caz müzisyenin yurtdışına gidip müzik eğitimi alma yada çalma hayalleri hakkında söylemek istediğiniz birşeyler var mı? Ne kadar yararlıdır ve kişiye göre, algıya göre değişen birşey değil midir bu? Amerika'ya gitmek kadar Kasımpaşa'ya inmek de yarar sağlar mı?

Öğrencilerle de sürekli konuştuğumuz gibi, New York Yararlıdır. Boston yararlıdır. Bunlar tozunu yutmaktır gerçekliğin. Jam sessionlar vs. önemli..gerçekten önemli.Tabii ülkemizde bu işi öğretenler yok anlamına gelmez bu dediğim.var. Konusuna hakim bir kaç kişiler artık ülkemizde çeşitli okullarda bu işi öğretiyorlar.E, çocuklarda aptal değil...Ama yinede şöyle düşünelim; İngilizce biliyoruz ve kendi aramızda konuşuyoruz diyelim bu ülkede. Şimdi aynı örneği o ülkede uygulayalım bir New Yorkluyla...A-aa!...
Var, var. Bilmediğim deyimler var!...En azından ben böyle hissetmiştim.
Kasımpaşa örneğine gelince, o zaten içimizde :)

Okuldaki öğrencilerinizden Mehmet Demirdelen iyi bir rock davulcusu.Biliyorum ki kendisi her finalde Tool, Meshuggah gibi grupların bestelerini yorumluyor? Ancak siz okulda caz davulu hakkında ders veriyorsunuz. Sanırım talebelerinizi, talepleri doğrultusunda, özgür bırakıyorsunuz?

Ne isterlerse nasıl isterlerse öyle olacaklar.Evet okulda caz öğretiyorum. Doğru. Ama hayat cazla başlamadı.(bende hayata cazla başlamadım) Cazla yaşamak zorunluluğu gütmüyor...Hayat bundan çok daha geniş bir açıya yer veriyor: MÜZİK. Bunu iyi düşünmek lazım. Olayları hiyerarşik boyutlarından soymak lazım diyorum ben. Bir başka noktada şu ki, kimseye kulağından tutup bak olay bu buraya yönel diyemezsin.Herkezin saati başkadır.

-Aydın Esen'le Babylon'da verdiğiniz son konsere 2 saat öncesinden geldiğim halde dışarıda "belki bizi sonradan içeri alırlar" diye bekleyen büyük kalabalığın içinde bende vardım.:) Neden daha çok konser vermiyorsunuz da bizleri müziğinizden mahrum bırakıyorsunuz?(bu bir sorudan çok sitem tabii)

Biz kimseyi müzikten mahrum etmek için yaşamıyoruz, Yaşatmak "ASLA" istemiyoruz. Ama müziği olması gerektiği yerden devam etmesi için gereken zeka ve sponsoRluklar istiyoruz.Bu işler kolay olmuyor biliyorsunuz.

-Farklı röportajlarınızda çok ilginç sıfatlar kullandığınıza şahit oldum.Örneğin; Elvin Jones'dan "göçebe", John Bohnam'dan "çiğ bir hamburger" diye bahsediyorsunuz. Müzik dili dışında renkli türkçemizi kullanışınız da takdire şayan. Acaba edebiyatla, kitaplarla aranız nasıl? Beslendiğiniz yazarlar?

Beslendiğim: Truman capote, TS Eliot, Ece Ayhan, Baudelaire, Edip Cansever, Oğuz Atay...Bitmeyen isimler bunlar...bir ara konuşuruz diyelim..

-Yurtdışında ve Türkiye' de sevdiğiniz davulcular?

(Dışında )(aslında içi): Motian, Christensen, Jones, Dejonnette ve bir dolu...
(İçi dışı bir:) gençlerden bahsedelim: Emirel, Cengizkan, Göymen, Yavaş, Eroğlu, "Kel", Odman, vs... var yani

-Birkaç isim var,fikirlerini yazar mısın, birkaç cümleyle?

_Wynton Marsalis
Conservative.Tutucu. Eski okulun son yön vereni, caz diktatörü. Çaldım beraber. Feci. WGBH Blues Teacher...(Bir ara keith jarrett'la N.Y.times da galiba, feci savaşları vardı bu ikisinin...okumalıydınız derim..hala devam ediyormu bilmiyorum.)
_Zakir Hussain
Show man...Ben Alla Rakka diyorum...Babası olur kendisi..
_John Zorn
Zorn Free caz'ın oğludur.
Spy Verses spy diyede bir albümü vardır.(Kime gönderme bilemem.. bi bakalım...) Bilene, bilmeyene...

:::::::::::::::::::::::::::::::::::

VOLKAN ÖKTEM

-Sizi bir gün Kemancı' da bir rock grubuyla, birkaç gün sonra Nardis' de bir caz grubuyla, yine birkaç gün sonra Babylon' da bir grupla füzyon arayışıyla müzik yaparken görmek mümkün... Gerçekten rock,caz ve yöresel müziklerle aranız nasıl, sürekli bir araştırma içinde misiniz? Müziğin her türünü bu kadar hakim olarak icra etmeyi her davulcu başaramıyor çünkü?

Ben 11 yasımda Rock,pop,halk muzigi ve sanat muzigi calarak bu ise basladım bu da beni ileriki donemlerde bu tarz muziklere karsı ilgili olmaya surukledi.Bu sayede degisik turde muzik yapan grup yada muzisyenlerle muzik yapma fırsatı buldum hicbir tarz ve tur ayırımı yapmadan muzik dinleyip her tarzın yorumlanıs bicimlerini duymaya calıstım..Bazı muzisyenler karsısındaki insanla sohbet ederken bile fondaki muzigi dinlerler,ben bunu beynin icindeki kucuk bir kayıt cihazına benzetirim siz baska birseyle ugrasırken o hep kayıttadır! Bana bu cok olur,sahsen bununda cok faydasını gordum boyle bir durum karsısında bilinc altınız surekli fikirler duyarak dolmaya baslar zaman icinde de bunlar muziginize yansır.. Muzik benim icin bir butundur,degisik tarzlar sadece lezzet farkıdır.

-Sayısız stüdyo kaydında çaldınız...Stüdyo müzisyenliğinin size kattıkları nelerdir?

Muzikte kayıt yaparak calısmak cok onemlidir,muzisyen ancak o zaman kendisini dısardan biri gibi dinleyebilir ve herturlu kendini elestirip daha degisik yollara suruklenebilir..Siz ne kadar cok kayıt yaparsanız o kadar tecrubeniz artar.Ben bireysel kayıtlarımı yaparken biyandan da studyo kayıtlarına giderek kendimi duyarak ilerleme imkanı buldum..Studyo kayıdı demek;cok sayıda degisik sarkıcı,produktor,aranjor ile calısma imkanı,bu da yuzlerce farklı dusunce ve fikir ortamı demek.Eger studyo muzisyeniyseniz cok degisik tarzda muziklere ve fikirlere acık olmalısınız cunku karsınızda sizden planlanmıs bir yapıta en guzel ve dogru olacak dusuncelerinizi yorumlamanızı bekleyen insanlar var. Siz surekli studyo kayıdına girerek bu yonunuzude ilerletmis oluyorsunuz.. Studyo kayıdının en basta bunlardan dolayı faydasını gordum..

-Gülben Ergen yada Burak Kut...albümlerinde çalmak size herhangi bir katkı sağlıyor mu, sadece maddi katkısı için mi orda oluyorsunuz

Tabiiki daha cok maddi acıdan bu tarz muzikleri yapıyoruz.Populer muzikleri her nekadar maddi agırlıkta yapsak bile keyif alıp birseyler ogrenilcek yerler ve olaylar her zaman mevcut..Hayatın her anında oldugu gibi. Caz muzigi her zaman dunyada icra edilmesi ve genis kitlelere hitab etmesi her acıdan zor olan bir muzik turudur sadece ulkemizde degil..Bunu boyle kabul edip yolumuzda ilerlememize devam etmemiz gerekmekte..Her gecen gun degisen dunya duzeni ve muzikte bir cok yeni fikir ve bunlardan dogan yeni tarzlar olusmakta,ben caz muziginin suandaki kitlesinin azalmamasını temenni ediyorum cunku yeni gelen nesilde caz muzigine olan ilgili genc sayısını eskiye nazaran cok daha az oldugunu dusunuyorum..

-Davul dışında bir enstrumana ilginiz var mı, çalmayı, eğitimini almayı düşündüğünüz?

Davul dısında en cok bas gitarı severim...İstanbul’a ilk geldigimde bas gitar calan bir ev arkadasım vardı hatta birara arkadasımdan yardım alarak calısmaya basladım fakat biran durup “davulda calısılacak o kadar coksey varken niye ben suan bunu yapıyorum” diye dusunup sonra tekrar davuluma oturdum..Bunun dısında pianoyu cok severim.Davula olan yogun ilgim baska bir enstrumana zaman ayırmamı simdiye kadar mumkun kılmadı, bundan sonrada tersinin olacagını sanmıyorum!

-Yurtdışında ve Türkiye' de sevdiğiniz davulcular?

Jorge Rossy,Ben Perovsky,Jack DeJohnette,Neil Peart,Peter Erskine,Julio Baretto,John Bonham(Colaiuta,Gadd,Weckl)Cem Aksel,Turgut Alp Bekoglu,Senol Kucukyıldırım,Cengiz Baysal,Burak Gurpınar,

-Türkiye' deki birçok müzik dinleyicisi ve müzisyen sizi "yurdun en iyi davulcusu" olarak görüyor. Ancak bir kitle de var ki "çok teknik, ruhtan yoksun" yorumu yapıyor...Ben şahsen çoğu zaman ruhunuzu da ortaya koyduğunuzu düşünüyorum ancak bu yer aldığınız her proje için geçerli değil sanırım. O kadar mekanik çaldığınızı düşünüyor musunuz bazen?

Hic bir muzik turu İnsan hissi icine katılmadan yapılmaz,dolayısıyla İnsanların hislerini ortaya koyarak yaptıkları birseyden “ruhtan yoksun”gibi bir yaklasımda bulunulması dusunulemez!.Ancak,kisiye ozel tercihler soz konusu oldugunda hoslanılmaması daha dogru bir degerlendirmedir.Her sanat dalının vede sanatla ugrasan insanların hitab ettigi bir kesim vardır bu da herkesin renkleri,hisleri,melodileri ve olayları kendine gore algıladıgı anlamına gelir..Bana gore cok duygusal olan bir sarkı size hicbirsey ifade etmeyebilir… Bir muzisyenin caldıgı bazı seyler cok teknik bazıları cok duygusal bazıları ise mekanik duyulabilir bu tamamen muzisyenin o anki yaklasım acısı,dinleyicinin algılayıs ve degerlendiris bicimiyle alakalıdır...Ben muzikal izlenimlerimi bu sekildeki kavramları pek kullanmadan yaptıgım icin kendimin mekanik caldıgını dusundugum olmadı..Teknik dedigimiz sey muzisyenin enstrumanına hamiyetinin gostergesidir bunu elde etmek icin illa hergun 4 saat davul calısmak zorunda degilsiniz,hergun sadece 2 saat enstrumanınızı calarak da belli duzeyde teknige sahip olursunuz yani teknik dedigimiz sey birinde olup digerinde olmayan birsey degildir buyuzden her enstrumani calan muzisyenin kendine gore degisen teknigi vardır.Bu herkese hitab sekline gore tercihen hosa gider yada gitmez.. bu tarz yaklasımlarla tek bir yargıya varıp bir seye ad koymanın yanlıs oldugunu dusunuyorum.

-Ajandanıza göz attığımda programızın ne kadar yoğun olduğunu gördüm...Çalmak dışında neler yapıyorsunuz?

Muzikle evli bir insan olarak baska seyler yapıcak vakit buldugumu soylemek pekde kolay degil! fırsatım oldukca sinemaya gitmeye calısırım, maket yaparım(plastic model),flight simulator hastasıyım evimdeki bilgisayarımda mutlaka gun asırı sanal ucus yaparım,ayrıca haftada bir kez cok sevdigim arkadaslarımla bir araya gelip yemek yiyip,sohbet etmeye ozen gosteririm..

-Birkaç isim var,fikirlerinizi yazar mısınız bikaç cümleyle?

_Art Blakey:

Efsane,Suan caz muziginde calınan davul tavırlarının bir cogunun öncusu...
_Neil Peart:
Benim 1980’lerdeki idolum..Prograsive Rock turundeki davul anlayısına cok sey katmıs,bircok yeni fikir getirmis,Rush adlı gruplarındaki yazdıgı sozlerle ustun yazar kisiliginide ön plana cıkarmıs davulcu,muzisyen ve yazar…
_Bugge Wesseltoft :
Kuzeyli caz piyanisti,birkac calısmasını dinleme fırsatı buldum,yaptıgı kendine ozgu arajmanlar ve bestelerle gunumuzde yapılan farklı calısmalara degisik bir anlayıs getirdigini dusundugum muzisyen...
_Cem Aksel:
Cok iyi bir davulcu ve muzisyen olmasının yanında muzikteki en ince ayrıntıları duyan tanıdıgım 2-3 insandan biridir..

:::::::::::::::::::::::::::::::::::
BURAK GÜRPINAR

-Bana müzikle ilgili derdinin nasıl başladığını anlatır mısın?

Müzikle ilgili ilk tohumlar daha çok küçükken (daha bir bebekken) hoparlörün önünde müzik eşliğinde uyumamla atılmış sanırım. Müzik kesildiğinde uyanırmışım. Hala koruyorum bunu bir miktar da olsa. O dibinde uyuduğum hoparlörler şu anda da baş ucumda.:)
Şaka bir yana olayların biraz anlamlı hale gelmesi ortasonda okul grubunu görmemle başladı. Ertesi yıl sahneye çıkmaya başlamıştım. Hem kendi grubum vardı hem de okul grubunda çalıyordum. Lise bitince bar hayatı başladı haftada beş gece çaldığım dönemler oldu. Pek çok grupta yer aldım hatta bazıları aynı anda. Ardında da Kurban başladı.

-Lise yıllarında, davulun henüz yokken, birkaç tahta parçası, bant ve lamba karpuzu ile kendine üç parçadan oluşan bir davul icad etmişsin. İcatçılığın hala sürüyor mu? Örneğin şimdi de davulda zil yerine bir lamba, trampet yerine bir iskemle değişikliği ile farklı sesler elde etmek geliyor mu içinden?

Aslında aklımdan geçmedi değil ama pek hayata geçiremedim. Belki ilerde olur.
Hatırladığım birşey var anlatmak istediğim. Elimde iki adet kırık pedal vardı. İkisi de oldukça kötülerdi. Önce ikisini de parçaladım tamamen sonra evin ordaki kaynak ustasına gittim tek tek yeni baştan bir pedal yaptık beraber. Frankenstein modeli birşey olmuştu ama iş görüyordu.

-Rock müziğe olan sevgini biliyor herkes sanırım ama ben merak ediyorum başka hangi türler arasında gezinirsin? Hiç caz , funk ya da folk müziği icrasında dinleyebilecek miyiz seni birgün?

Aslında ille de adlandırmaktan hep kaçındım dinlediğim müziği. Genel ağırlık hep rock oldu evet ama çok daha zengin tutmaya çalışıyorum kafamı. Sürekli yeni birşeyler ararım dinlemek için. Hatta gereğinden fazla vazife edindiğimi düşünüyorum bazen bunu. İleride tam olarak ne olur bilemiyorum ama farklı müzikler denemek istediğime eminim. Biraz daha deneysel duyulan şeylere çok ilgim var. Belki daha çok o yönde olur.

-“Tekniğin” değil, “güzel düşünmenin”, “hissiyatın” ön planda olması gerektiğinin savunucusu müzisyenlerden birisin(bildiğim kadarıyla). Kendine bu anlamda en yakın bulduğun davulcular kimler –türkiye de-?

Tam olarak dediğin gibi düşünüyorum . Tabi ki de kendini ifade edecek kadar tekniğe ihtiyaç var ama kalıplara girmek zorunda değil kimse. Hatta girmemek bence çok daha iyi. Çünkü bir enstrüman çalmak, konuşmak gibidir bence. Kendini ifade etmenin bir yolu. Seni dinleyenlere mümkünse daha önce hissetmedikleri, taze , güzel ve yoğun titreşimleri hissettirmektir amaç. İyileşmek, iyileştirmek. Hayatımızdaki herşeyin son hızla değiştiği böyle bir dönemde özellikle bunu herkes aynı şekilde anlatsaydı hiç hoş olmazdı sanırım üretkenlik adına. Renkere ihtiyaç var her zamankinden çok.
Kendime bu konuda yakın hissettiğim davulcuların sayısı son zamanlarda artmaya başladı Türkiye’de. İsim vererek ayrım yapmak istemiyorum ama yeni gelen gruplardan çoğu olmasa da bazılarının davulcularını oldukça beğeniyorum. Bu, son zamanlarda grup müziği bir miktar daha öne çıkmaya başladığı için sanırım.

-Birçok kez albüm kaydında, sayısız konserde, Türkiye’ nin en bilinen, ilgi gören, bahsedilen (sıfatlar arasında boğuldum hay allah) rock grupları “Kurban” ve “Athena” ile çaldın. Sayısız röportaj ve tv programları, Türkiye’nin en iyi rock davulcusu ünvanları, hayranlar vs... dışardan bakıldığında aslında çok iyi işler başarmış bir kariyer gibi duyulmaktayken, sen verdiklerinin, paylaştıklarının karşılığını aldığını düşünüyor musun?

Ben şöyle düşünmekteyim açıkçası kısaca;
Hala “kurban” gibi bir grup, yurdumuzun uyduruk festivallerinden birinde akşam olmadan sahne almakta, yurtdışından gelen kıçıkırık punk çocuklar “athena” dan sonra performans gerçekleştiriyor diye dinleyici kitlemizin yüzü gülmekte, belki milyarlarını alıp evinin ya da bir müzik dükkanının yolunu tutman gerekirken sen, üç kuruşa bunca işin altından kalkmaktasın. Katılıyor musun?
Söylediklerinde çok fazla doğruluk payı var ancak bence bir kişi her zaman yaptığı seçimlerin sonuçlarını yaşar. Yani bu söylediklerini yaşamayan kişiler de var etrafımızda. Bu biraz seçimlerle ilgili. Yaşadığımız ortamda bu bazı özelliklerinden vazgeçmek oluyor. Kalabalığa karışmak. Eğer istediğim bu işten servet kazanmak olsaydı ona göre davranırdım, beraber çalacağım kişileri ona göre seçerdim.
Kendimi çok zaman önce koyduğum yerde olduğumu düşünüyorum bu sebepten. Belki maddi bir servet sahibi değilim ama herkesle paylaşabileceğim çok daha anlamlı bir zengiliğin içindeyim.
İstanbul gibi bir yerde kendi prova ve kayıt stüdyona sahip olmak aslında bir anlamda varlıklı olmak demek. Bu dengesizlik biraz sinir bozucu.

-Müziğin internette paylaşımı hakkında olumlu fikirlere sahip nadir müzisyenlerdensin?

Korsan olaylarına çok sinir olsamda bence paylaşılmalı. Zaten sadece müzikte değil hayatın tüm başlıklarında çok radikal değişimlerin olacağı bir dönemdeyiz şu anda. Örnek olarak hemen Radiohead’in son albümünde web sitesinden yapmış olduğu hareketi göstermek istiyorum. İsteyenler şarkıları kendilerince uygun gördükleri miktarı ödeyerek ya da ödemeden indirebiliyorlar. Sevdiğin beğendiğin bir albümü satın almak, onun bir sert kopyasına sahip olmak her zaman en güzelidir ancak elimizde internet gibi bir araç varken bunu kullanmamak da hata olur. Günümüzde her an yeni bir grup veya sanatçı çıkıyor. Bunu takip etmenin en güzel yolu tabi ki de internet. Televizyondan oldukça eksik bilgi alıyoruz. Kendi adıma konuşayım. Her zaman yeni müzikleri takip eden birisi oldum. Bu konuda internete çok şey borçluyum. Normalde asla karşıma çıkmayacak çok özel isimlere ulaşmamı sağladı yıllar boyunca. Sevdiğim albümleri de her zaman satın aldım.

- Müzik dışında nelerden nelerle ilham, nefes alırsın? Bu cevaba özel bir önem veriyorum çünkü ne zaman görsem tebessüm etmektesin, sırrı, özü merak ediyorum? .)

Bu aralar Kurban Deniz de askerde olduğu için müzik çalışmaları biraz daha sakin seyrederken, grafikerlik ve tasarım işlerine daha fazla zaman ayırabiliyorum. Aktif olarak tasarım yapmaya başladım diyebilirim. Okulunu okumuş olmama rağmen daha önce hep alttan alttan giden bir konuydu bu benim için.
Özellikle son zamanlarda vaktimin büyük bir kısmını araştırma yaparak geçiriyorum. Yeni teknolojiler, tarih, aslında bilmemiz gereken ancak bize ulaştırılmayan ancak kendi çabamızla ulaşabileceğimiz konular hakkında belgeseller ve seminerler izliyorum ve öğrendiklerimi etrafımdaki dostlarımla konuşuyorum, paylaşıyorum. Üstesinden gelebileceğim ve el becerimin yeteceği konularda bir şeyler üretiyorum, bazı deneyler yapıyorum. Hayat hakkında yoğun bir şekilde bilgilenmeye ve algılarımı güçlendirmeye çalıştığım bir dönem diyelim.
Müzik asla tamamen duramaz ama sahneden daha çok stüdyoda yapıyoruz bu dönemde.
Tebessüm ile ilgili... Etrafına somurtarak bakan bir insan olmak bence olabilecek en kötü şeydir. Benim de düştüğüm, kendimi çok kötü hissettiğim, hatta etrafımdakilere zor anlar yaşattığım olmuştur çok ama genel olarak o gülümsemeyi eksik tutmamak lazım bence.

-Arşivindeki en değerli parça? (kitap,cd,film herhangi birşey olabilir)
Dredg - El Cielo albümüm

-Şu isimlerle ilgili görüşlerini de bildirirsen çok sevinirim...

LARS ULRICH
Lars Ulrich özellikle çalmaya başladığım dönemde beni fazlasıyla etkileyen davulculardan birisi oldu. Tamamen tek bir kişiye kanalize olmayı çok sevmesem de müzikal olarak yaklaşımı çalışımı çok etkiledi genel olarak.
JOJO MAYER
Jojo Mayer her ne kadar geç tanışsam da çok beğendiğim bir davulcu. Bomba gibi girdi hayatıma. Her zaman baktığımdan çok farklı ancak keşfetmeyi çok istediğim ve her geçen gün biraz daha içine girdiğim bir alanda takılıyor kendisi.
MERT ONAL
Mert Önal bence Türkiye’de “groove” sözcüğünü en güzel ifade eden davulcuların başındadır. Onu dinlemekten çok büyük keyif alıyorum.

:::::::::::::::::::::::::::::::
FERİT ODMAN

-Özgeçmişinden biraz bahseder misin? (Aile,Bursa'daki okul orkestrası, Bilgi üniv... vesaire)

Bursa’da doğup büyüdüm, 11 yaşındayken davula duyduğum merakla senelerce okul orkestrasının davulcusu olarak Liseler arası Milliyet Müzik Yarışmalarına katıldım. 1, 2 ve 3.’lüklerimiz oldu. Ama esas gelişimim 99 yılında, AFS değişim programı ile bir seneliğine İsveç’e gittiğimde oldu. Okulun Big-Band seçmelerini kazanıp bir sene boyunca Big-Band’de çaldım, İsveç Askeri Bandosu ile İsveç’in birçok yerinde çalma fırsatım oldu, hocalarımın kurduğu bir caz triosu ile klüp gigleri çaldık. Döndüğümde, İstanbul Bilgi Üniversitesi – Müzik Performans bölümüne başvurdum ve tam burslu olarak kabul edildim. Çok sevdiğim Can Kozlu ve Cengiz Baysal gibi davulcularla birebir çalışma fırsatı bulurken aynı zamanda çeşitli formasyonlar ile Nardis Caz Klubünde çalmaya başladım. Profesyonel müzik hayatımda bu şekilde başlamış oldu. 2004 yazında NY’ta School For Improvisational Music (S.I.M.) adındaki 1 aylık improvizasyon ağırlıklı okula giderek Jim Black, Nasheet Waits, Tom Rainey, Billy Hart gibi önemli isimlerle birebir ders yapma imkanı buldum. 2005 yazında bölüm ikincisi olarak Bilgi Üniversitesinden mezun oldum ve NY’ta Jazz-Performance master’ımı yapmak üzere Fulbright bursu kazandım..

-Ülkemizde yetişmekte ve gelişmekte olan bir grup genç davulcudan birisin. Fakat birçok ismin arasından sıyrılıyorsun. Sence, seni bu kadar insan arasından sıyıran özelliklerin neler olabilir?

Sıyrılıyor muyum bilmiyorum ama küçük yaştan beri davula ve caza aşık olmam, bir çok yurtdışı deneyimi ile dünya vatandaşı olma isteğim, disiplinli çalışabilmem ve çaldığım müziği adabı ile ve en önemlisi müzikal olarak çalmaya çalışmamın etkisi olabilir.

-Caz gibi; ülkemizde hala icra alanı,maddi ve manevi tatmini çok kısıtlı bir müzik türü üzerine çalışıyorsun.Yaşadığın zorluklardan bahseder misin?

Müzisyen olmak bir seçim ve bu seçim yapıldıysa şikayet etmemek gerekir.. Ben 5 senedir sadece caz çalarak geçimimi sağlıyorum ve Istanbul’daki hayatımdan memnunum. Bu arada tam tersine, caz nerede yapılırsa yapılsın manevi tatmini çok fazla olan bir müzik. Bu işi yapmamı sağlayan tek şey, cazın ve davulun ruhumu diğer herşeyden daha çok beslemesidir..

-Birçok tecrübeli caz müzisyeni ile çalışmışsın. Peki senden bir quartet meydana getirmeni istesek, kimler olurdu bu grupta?(Hayali olduğundan sınırsız olabilirsin:))

O zaman quintet olsun ... 1950’lerin sonlarına gidelim.. Trompette: Miles Davis, Tenor Saksafon: John Coltrane, Piano: Bill Evans, Bas: Paul Chambers, Davul: Ferit Odman

(hahaha yazık onlara, nasıl bir eziyet olurdu kimbilir...)

-Çalmak dışında neler yapıyorsun? Seni besleyen diğer kanallar nelerdir?

Davulum ve cd’lerim beni besliyor, hatta fazlasıyla doyuruyor. Konserlere gitmek diğer davulcuları izleyip onlar ile tanışmakta önemli birşey. Ama tabiki müzik dışında, diğer sanat dallarındaki yenilikler, özellikle teknolojinin sanatla içiçe geçtiği örnekler ilgimi çekiyor. Yaşamdan hep zevk almaya çalışmak ve hep gülümsemek de benim için önemli.. Bunlar dışında vakit bulabildikçe yüzmeye gidiyorum ve 5 yaşından beri downhill kayakçıyım. Bu sene davul öğrencilerim de var, öğretmekte çok keyifli ve besleyici oluyor. Sosyal hayatımı da eklersek, dolu dolu bir hayatım var aslında.

-Sanıyorum ki, her genç caz müzisyeni gibi, seni de uzaklara göndermek üzereyiz? Neden bunu tercih ediyorsunuz? Ülkemizdeki toprakların ritmik ve müzikal zenginliği size yeterli gelmiyor mu?

Ben çocukluğumdan beri çok fazla yurtdışına gidip geliyorum, ve her döndüğümde kendimi tazelenmiş hissediyorum. Tüm dünya ile beraber hareket etmek gibi bir isteğim var. Istanbul dünyanın en güzel yerlerinden biri ve her yönden inanilmaz bir potansiyel var. Fakat görmeden ve başka yerlerin kokusunu almadan buranın bile değeri anlaşılmıyor. Ben önümüzdeki iki sene NY’taki havayı bol bol içime çekerek hem akademik hem müzikal olarak sınırlarımı zorlamaya çalışacağım. Ülkemizdeki otantik ritmik ve müzikal zenginlik tabiki çok geniş ama ben caz davulcusuyum ve beni ilgilendiren kaynak Amerika’da.

-Yurtdışında ve Türkiye' de sevdiğiniz davulcular?

En çok dinlediğim davulcular Art Blakey, Philly Joe Jones, Max Roach, Roy Haynes, Tony Williams, Elvin Jones ve Jack DeJohnette.. Yeni nesilden Eric Harland, Ari Hoenig, Matt Wilson, Bill Stewart. Fakat her davulcunun verdiği zevk ve öğrettiği şey farklı oluyor.. Hepsine açık olmak gerekir.

-Birkaç isim var, fikirlerini yazar mısın, birkaç cümleyle?

_Wes Montgomery
En beğendiğim caz gitaristi.. Teknik olarak pena yerine baş parmak kullanması, melodi ve sololarında oktav kullanması ile çığır açmış, yenilikçi bir gitarist. Benim Wes’i keşfetmem Lee Ritenour sayesinde oldu. 12-13 yaşlarında daha çok west coast cazcıları (maalesef) dinlerdim, Lee Ritenour’dan duyduğum bu oktav çalımı çok hoşuma gitmişti, meğerse işin esası Wes’miş.. Çok keyifli, swing eden ve müzikal bir adam bana göre..
_Can Kozlu
Can Kozlu, benim hayatımı en çok değiştiren insanlardan birisi, benim üzerimde inanılmaz bir emeği var, hatta beni ben yapan odur diyebilirim. Eğitmenliği sadece davul teknikleriyle kalmayıp, iyi bir müzisyen olmayı ve nasıl bir tavırla hayata yön vermek gerektiğini kapsıyor. Yani benim için kendisi hem davul hem hayat hocası. Davulcu olarak inanılmaz bir swing’i var ve davuldan gerçekten çok güzel sesler çıkartıyor. Aydın Esen ile beraber, Aydın Esen, So Many Lifetimes, Pictures gibi albümlerde çalmış olan Kozlu’yu kesinlikle dikkatlice dinlemek, eğer dinleyemediyseniz gidip tanışmak gerek. Bana göre bu birikim, zeka ve davulculuk gözardı edilecek gibi değil. Çok önemli bir insan.
_Keith Jarret
Keith Jarret hakkında artık denecek birşey var mı bilmiyorum ama dinlerken beni ağlatan adamlardan birisi. Trio müziği inanılmaz boyutlara taşıyan, onun dışında çok ilginç solo çalışmalarına da imza atmış, çok çok önemli bir müzisyen. Trio için Whisper Not, solo için Book Of Ways albümlerini dinlemenizi öneririm.
_Ediz "kel" Hafızoğlu
Ediz herşeyden önce çok sevdiğim bir insan ve iyi bir davulcu, Bilgi Üniversitesi’ne gelen ve okul süresince çalışarak level atlayan nadir davulculardan biri. Ricky Ford Orkestrasına girdiğinden beri çok geliştiğine şahit olduk. Kendisi, eşliğin ne demek olduğunu kavramış ve davula hakim bir müzisyen. Eminimki ben gittiğimde, çaldığım birçok grup benim yerime onu çağıracaktır. Bu arada saksafoncularda dikkat etsin, çünkü Ediz saksafonda çalmaya başladı ve hergün çalışıyor. =)

::::::::::::::::

EKİN CENGİZKAN


-Özgeçmişinden biraz bahseder misin?(aile, okul orkestraları, yıldız Teknik Üniversitesi vs.)

1982 Ankara doğumluyum. Müzik yaşantıma küçük yaşlarda girdi. Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil, Beethoven, Mozart.. Evde sürekli müzik dönerdi. 1994 yılında, o sıralar Adana’daydık ailemle, orta okulda davul çaldım ilk defa. Ama ilk ciddi çalışmamı herhalde İstanbul’a tanıştıktan sonra yaptım. Lise dönemleri. Okuldaki orkestralarda çaldım, ayrı gruplar kuruldu, şenliklerde çalındı tabi ki. 2000’de Yildiz Teknik Üniversitesine girdim. 2002’de Şenol Küçükyildirim okula geldi. Caza olan ilgim genişledi. 2004 ve 2005 yıllarında sırasıyla OEM ve Berkant Çelen trioyla İstanbul Caz Festivalinde çaldık. OEM’le başka konserler de verdik İstanbul içi ve İstanbul dışı. Özetle budur..

-Şenol Küçükyıldırım'ın öğrencilerindensin. Cem Aksel'den ve Cengiz Baysal' dan da bir dönem ders almışsın. Sana enstrumanın ile ilgili yol gösterecek müzisyenleri, öğreticileri seçerken dikkat ettiğin hususlar neler oluyor?

Eğer birine bir şey hakkında danışacaksam biliyorumdur ki o kişi o konu hakkında yeterli bilgi sahibidir. Çaldığı stiller, geldiği eğitim, izlenimlerim. Herkes çaldığı zaman imzasını atıyor zaten. Emprovizasyon yaklaşımları hakkında Şenol abiye soracak o kadar şey varken neden sol ayak clave sorayım ona? Herkesin gitmiş olduğu yol farklı. Herkes farklı çalıyor. Tanımak gerekli bence.

-Önceleri sağlam bir tuşeye sahip, iyi bir rock davulcusu ve dinleyicisiydin. Son 4 yıldır caz müziği üzerine çalışıyorsun.Tuşeni caz müziğine feda ettin diyebilir miyiz ? .)

Önceleri bilip bilmeden yüksek tuşe çalıyordum. Bu sağlam bir tuşe gibi tınlayabilir. Ama düşük tuşe çalamamak kötü… Okulda Kamil Erdem sayesinde öğrendim düşük çalabilmeyi. Zor oldu ilk başta. Hareket ettiğin alan daraldığı zaman daha kontrollü çalmak zorunda kalıyorsun. Daha konsantre olman gerekiyor. Duyma problemleri yaşadığım zaman anlıyorum ki o müzikte bir yerlerde bir şeyler hatalı. Akustik trio yada quartet müziğinden bahsediyorum. Rotterdam’da bası duymadığım için düşük çalmıştım. Sınav jürisi “neden düşük çalıyorsun, korkma!” demişti, ben de bası duyamadığım söylemiştim. Hakkaten de öyleydi. Şaşırdılar nedense. Güzel müzik çıkmışı o sınavda.

Her iki tuşeye sahip olmak güzel olurdu. Düşük tuşeyle o kadar çok çalıştım ki yüksek çalmak için baya bir çalışmam gerekti. Ama ufacık hareketlerle dehşet yüksek çalabilen insanlar var. Vinnie Colaiuta gibi. Çalışmak lazım. “Ben yüksek çalarım abi ve başka bir şey ilgimi çekmez” diyenlere saygı duymak gerekir ama ben fazla “meraklıyım” galiba.

- Eskiden yer aldığın sayısız projeler dışında, şu anda, iki caz triosu ve bir rock grubunda müzik yapıyorsun. Üstelik bütün davulları kendin yazdığın bir albümde çaldın (animasal) Kayıtlar ne kadar sürdü ve neler hissettin? Senin gibi ilk kez davul kaydına girecek arkadaşlara önerilerin var mı?

Anima’nın animasal albümünü temmuz’05 gibi kaydettik. Kayıt deneyimi eğlenceliydi. Küçücük odaya, kafanın tepesinde duran 15” monitör’den kayıt asistanını görmeye, yanlış çaldığında kendi kendine kızmandan çok dışarıda senin gözlerinin içine bakan 5 çift göze zamanla alışıyorsun. Animasal albümü özellikle zordu benim için. 3 günde 12 parçayı kaydettik, bunlardan 1, 2 tanesinin ana hatları meçhuldü. Hatalarım var elbette ki ama çok güzel tınılar da çıkartabildim davuldan. İlk kaydım olmasına rağmen… Eğer ikinci defa çalarsam bir albüm kaydında, kayıt günü sabahı 2 saat ısınma turları atardım, camın öteki tarafında en fazla bir kişi olmasını tercih ederim, hatalarımı en iyi kendim duyabileceğim için emin olarak konuşurdum, fazla paranoyaklık kar getirmiyor. Tüm kayıtlar bittiği zaman kesinlikle birkaç saat ara verip sonra tüm parçaları dinlerdim. Parçanın trafiğini büyük büyük kağıtlara yazardım.


-Hatta albümde çaldığın bir şarkıyı (elveda) çok kişi bilgisayarda yazıldığını sanıyor. Sahnede de davul setup'ını farklı yerleştirerek garip sesler üretebiliyorsun, üstelik akustik bir davuldan. Yaratıcılığını neler tetikliyor ve akustik davuldaki tınıları değiştirme arzusu, ilhamı nerden geliyor?

Yaratıcılığımı neyin tetiklediğini bilmiyorum. Garip hissettiğim dönemler olur. O dönemlerde bir sürü delilik yaparım. Her konuda olabilir bu. Elveda’da çaldığım şeyleri deneyerek buldum. Sürekli saçma sapan nesnelere çeşitli aletlerle vurup seslerini dinlerim, kayıt yaparım. Sokakta birbirlenne çarpan, çarptırılan şeylere bakarım. Sinsi sinsi gözlemlerim. Sokak kayıtları alırım. Böylece benzer şeyleri davulda da yakalamaya bir adım daha atmış oluyorum. Davulun sadece göründüğü kadarından ibaret olmadığını düşünüyorum, gerçi hangi enstrüman öyle ki??

-Yurtdışında ve Türkiye' de sevdiğiniz davulcular?

Yurtdışında çok var, bu sıralar en fazla dinlediğim adamlar, Jeff Ballard, Jack DeJohnette, Jeff “Tain” Watts, Antonio Sanchez, Vinnie Colaiuta, Jim Black, Bob Moses, Han Bennink en başlıcaları…
Turgut Alp Bekoğlu’nu müzikal dehasını, Cem Aksel’in ifadesini, Cengiz Baysal’ın modern tavrını, Volkan Öktem’in tekniğini severim, bu yönleriyle takip ederim. Yaşıtım Ferit Odman’ın da swing feel’ını zevkle dinlerim.

-Birkaç isim var,fikirlerini yazar mısın, birkaç cümleyle?

_Wayne Shorter:
Şenol abi vapurda çay içerken Footprints LIVE! albümünden bahsetmişti. 2002 falan. Hayatımı değiştirdi. Eskiden de biliyordum ama anlamamışım küçüktüm tabi. Brian Blade vardı davulda, John Patitucci basta, Danilo Perez piyano’daydı.
_Miles Davis:
Her dönemini ayrı ayrı okuduğum, dinlediğim bir adam. Müziğin kalıcı ve stabil bir hadise olmadığını anlamamı sağlamıştı. Gerçi, bu fikir değişkendir… Bu adama göre müzik fonksiyondu…
_Mike Portnoy.
10dkdır düşünüyorum ne yazacağım ben bu adam hakkında. Sıkıldığım bir davulcu. Fast Food…


::::::::::::::::::::::

MERT ÖNAL

-Önce gitarla başlamışsın müziğe. Davula geçişini sağlayan neydi? O dönemden bahseder misin biraz?

Aslında davul çalmak tı ilk hevesim. Fakat ne yaptıysam aileme davul aldıramadım. Gitar almayı uygun gördüler ve gitar çalmaya başladım.
İlk fırsatta da davul çalmaya başladım.

-Sonra birincilikle girdiğin bir grafik bölümü var. Ancak müziğin de içinde olduğu birkaç nedenle yarıda bırakmışsın...Hala resim ve grafikle olan ilişki devam ediyor mu?

İsteyerek girmiştim grafik bölümüne, fakat bi türlü alışamadıgım zamanlada uzaklaştıgım bir okul haline geldi benim için. Tabi müzikle vakit geçirme zamanlarıma da denk gelince biraz da isteyerek ayrıldım okuldan. Sonrada istanbul’ a yerleştim. Okulumla ilişkimde devamlı çıkan aflardan dolayı devam ediyor, mecburen.

-Kangroove, Malabadi, Sustain, No Name, Aydın Esen, İlhan Erşahin, Emin Fındıkoğlu, Erkan Oğur, Aylin Aslım, Key...Birçok müzisyenle,birçok farklı tarzda icraların olmuş, hepsi de başarılı projeler. Ancak sanırım Kangroove hepsinin içinden ayrılıyor, özel bir yeri var. Grubun kurucusu olarak gruptan biraz bahseder misin? Kuruluş ve gelişim sürecinden...

Evt ayrılıyor çünkü kangroove dinledigim müzik türünü cover yapmak amaçlı kuruldu. soul r&b hip hop vs.
Buna grupca ulaşabilmiş olmamız kangroove un degerini arttrdı zamanla, İlk başlarda çok zorlanmamıza ragmen şu an kendi istedigi hale bürünmüş bir grubuz.

-Lisedeydim ve bir Ortaçgil albümü edinmiştim. Birsen Tezer'in "Çığlık Çığlığa" yorumundan etkilendiğimi ve buna sebep olan en önemli unsurun davul olduğunu farketmiştim. Türkiye’ deki çoğu davulcudan farklı küçük bir set-up kullanıyorsun ve kimliğini çalışına çok iyi yansıtıyorsun diye düşünüyorum. Bu farkı yaratmana etken olan en önemli unsurlar sence nelerdi?

Aslında çaldığın parçanın nasıl bir şey anlattığını anlamak ilk başta önemli olan.daha sonra senin katabileceğin şeyler ortaya çıkmaya başlıyor. Yavaş yavaş. Tabi farklı şeyler dinleyip yaşayıp bunları sindirmekte önemli bi etken.

Malabadi'de cajon çalıyorsun.Cajon' a olan ilgin nasıl başladı ve özel bir eğitim aldın mı?

Malabadi’ yle çaldığım zamanlar ilgimi çekti cajon . Fakat Türkiye’ de bulunmuyordu. Tesadüfen bir ispanyol gitarist ülkesine dönerken kendi cajonunu bırakmış . Onu aldım ..ve kendi kendime izleyerek çalmaya başladım.perküsyon geçmişimde olduğu için çok zorlanmadım ama harika bir vurmalı.


-Kimleri dinliyorsun son günlerde?

Şu sıralar John Mayer ve Jack Johnson' a takılmış durumdayım. Akustik bir şeyler dinlemeyi özledim sanırım.

-Seni, pazartesi Malabadi,çarşamba Sustain ile Jazz Stop' da, Key ile Nardis'de ve her ay Balans' da Kangroove' la dinleme şansımız var. Bu yoğun programdan vakit bulduğunda, çalmak dışında neler yaparsın?

Bu yoğun programdan vakit bulamıyorum maalesef hiç bir şeye, özel hayatım yok gibi:))))
(Burada Mert alay ediyor)

- Evine kapanıp computer müziği yapıyor musun?

Henüz değil ama ilk adımlarımı atıyorum şu sıra.
-Yurtdışında ve Türkiye' de sevdiğin davulcular?

Benim hiç bir böyle isimlerim olmadı...Müzigin tamamen içinde olan ve kendini ortaya atmayan davulcuları sevdim hep.

-Birkaç isim var,fikirlerini yazar mısın, birkaç cümleyle?


_Charles "pudgei" Bell
Keşke onun gibi çalabilsem ..bu kadar sade ve müzikal. bence herkesin çalmak isteyeceği davulculardan,
_Matthew Herbert
İlk zamanlarından beri dinlediĞim tek dj..müzisyen.Bodily function albümünü hala sıkılmadan dinliyorum. Buldugu sesler le yarattıgı mükemmel beatlerini severim en çok.
_Derrick McKenzie
Tam bir grup davulcusu. Tek düze çalıyor ama böyle disco groove larıda her davulcuda yok
_Burak Gürpınar
Türkiye’ de benim gördüğüm en iyi rock davulcusu .Sert ve agresif çalması hoşuma gidiyor.Rock davulcusuda böyle çalmalı bence.



:::::::::::::::::::::::