Bu yazida John Cage ve Neyzen Tevfik hakkinda ilgilendigimiz konular; evren hakkindaki tasarilari, benimsedikleri, reddettikleri ve yaratilarinda büyük paya sahip bilgi-ilgi kanallariyla ilgili.
Cage önce Gita Sarabhai' den özel dersler alarak Hint Felsefesi sonra Colombia Üniversitesi' nde Suzuki Taitaro' nun derslerini takip ederek Zen Budizmi üzerine çalismistir. Neyzen ise Tasavvuf düsüncesi, Mevlana aski ve felsefesini " kitab- i iman " olarak tanimlamasi ile düsünce sisteminin, yasaminin her evresine - böylece müzigine- ne kadar tesir ettigini gördügümüz bir baska müzik adamidir.
Önceligi Cage' e vererek Zen, I Ching, Dada, Bengi dönüs deneyimleri ve bunlarin eserleriyle olan iliskilerinden söz edecegim.
12 yy.' dir uygulanan zen ögretisi yoga düsüncesine dayanir. Zen' de su an çok önemlidir.Temrin (uygulama), ögreti ve satori (aydinlanma) diye 3 temel özelligi olan Zen birçok kaynakta bir inanç sorunu olmaktan çok; eyleme, yapip etme sorunu olarak tanimlanir. Japonya 16.yy ' da batili düsünce dizgeleriyle ilk kez tanisir ama 20.yy' da Suzuki D. Teitaro (1870- 1966) -bati felsefesinin dizgelerini biliyor olarak- batili etkilere karsi çikip söylediklerini Zen' e uygun bir biçimde söyler. Cage Suzuki ile yaptigi çalismalar sonucunda 1950' lerin basinda müzigin amacinin sakin bir hayat olmasi gerektigi fikrini beyan eder. Cage giderek ilahi etkilere açik ve geleneksel, dogulu bir sanat görüsüne sahip olmaya baslar. 5000 yil önce yazilmis, 64 simgesi ile dünya düzenini açiklamakta, içinde bulundugumuz anin enerjisini belirleyip bu takdirde geleceginizde neler yasayacaginizi anlatan, farkindalik sürecinizi hizlandirip, olaylari ve içinde kaldiginiz döngülerin sebeplerini gösterip döngünün kirilmasina yardimci bir bilgi kanali olan I Ching 1951' de Cage' e 4 bölümlük bir piyano eserini bestelemesinde ilham kaynagi olmustur." Music Of Changes " ' de her ses sans eseri seçilip, yerlestirilmistir. Cage böylece belirsiz (indterminite) - hem beste hem icra aninda sans ögelerini barindiran - müzikle ugrasir ve sessizliginde gürültü gibi müzikal olarak algilandigi yeni bir müzik felsefesi kesfeder. Gelecek yil 4'33 adli eserini yazar. Eserde süre boyunca hiç ses çikarmaz. Cage 4'33 için; "- Etraftan gelen seslerin, onlarin konser salonlarinda hep dinledikleri müziklerden çok daha ilginç oldugunu farketmelerini istedim..." der. Cage bu dönemde müzigin yasamin tümünü kapsadigini, dogal süreçlere uymasi gerektigini anlamistir.
John Cage ögrencilerin çagrisi üzerine Julliard Müzik Okulu' nda yaptigi konusmanin bir bölümünde ise Suzuki' nin,kendi bakis acisina etkisini su cümlelerle açiklar; "- Geçen kis Zen Budizmi üzerine konusurken Dr.Suzuki dedi ki; '- Zen ögrenmeden önce insan insandir ve dag dagdir. Zen ögrenirken seyler karmakarisik hale gelir, kisi neyin ne ve hangisinin hangisi oldugunu tam olarak bilemez. Zen ögrendikten sonra insan insandir ve dag dagdir.' Konusmadan sonra su soru soruldu; '- Dr.Suzuki, Zen ögrenmeden önce insanin insan ve dagin dag olmasi arasindaki ayrim nedir?' Suzuki yanitladi; ' Bütünüyle ayni, yalnizca sanki ayaklariniz biraz yerden kesilmistir...' Yani kisi müzigi yasamaktan ayiran her türlü düsünüsü birakmalidir..." Cage ' e göre müzik ögrenmek için çok zaman vardir, yasamak içinse hemen hiç."- Müzik ögrenirken seyler açik degildir" der." Müzik ögrendikten sonra ses sestir, insan insan. Ögrenirken seyler karisir, sesler haflesir, A, B, C, D, E, F, G, diyezler, bemoller, oktavlar...Bir ses bir harfe sahip olamayacak kadar talihsizse yada çok karmasik gözüküyorsa sistemden atilir, gürültüdür yada müzik disi (un- musical).Sesleri ses olarak degil Bethoveen olarak mi tasarlamalidir besteci.Yani insan insan degil ama ses sestir. Bir insan insandir oysa ve ses sestir. Bunun için kisi müzik ögrenmeyi birakmalidir. Ses sestir, insan da insan ama simdi ayaklarimiz biraz yerden kesilmis durumda..."
Buradan Cage ile Balilla Pratella' nin Fütürist Müzikçilerin Manifestosu baslikli yazisindaki ortak düsüncelerin de alti çizilebilir; "...Italya' nin genç bestecileri! Özgürlüklerin en mutlaginda ögrenmek ve bestelemek için konservatuarlari ve akademileri terkedin!Yayimcilarin despotluguna, dinleyici kitlesinin kendini begenmisligine ve satilmis elestirmenlerin gevezeligine baskaldirin. Iyi bestelenmis müzik denen önyargiya hep birlikte saldiralim.Her bestecinin kendi siirini kendisi yazmasi gerekir. Biz çesitli tonalitelerde çalarak detone sesler çikaran bir orkestranin ve sanata hiç aldirmadan söylenen halk sarkilarinin anarmonik araliklarini eskiden beri seviyoruz. Degisip duran gökyüzü, ormanlar, ticaret limanlarinin isli kargasasi, kaynasan büyük kentler ve sayisiz fabrika bacasi, müzisyenin ruhundan süzülerek güçlü ve olaganüstü seslere dönüsür...Ve müzikçi müziksel fikirlerinin bilesimsel aciklanmasinda, sarki söyleyen ruhundan baska seye kulak asmamalidir..."
Cage sanat ve yasam arasindaki siniri yoketmek gibi siddete basvurmayan anarsist bir tavir içindedir hep. Cage dada akiminin anlam kopuklugu ilkesini benimsemistir. Dada deneysel yada daha dogrusu deneyselci bir harekettir. Önceden hiçbirseyi kabul etmez, çerçevelerden tasar, nesnelerini bulur, kendini sözsel yada maddi düzlemde veya her ikisinin karisimi bir düzlemde karismaya, melezlesmeye verir. Bu dinamigin içinde yer almayi anlayabilmek kolay degildir.Dada sözgelimi disiplinleri, sanatlari, türleri, ayiran sinir ötesine dogru bir harekettir. Bu tür bir itaatsizligin tanimlanmasinin ne kadar zor oldugu ortadadir. Cage özellikle Merce Cunnigham ile çalistigi 70' li yillarda Fransiz seyircisini sok eden çöp tenekeleri gibi aksesuarlar kullanma yada kümeste duyulabilecek seslerden yararlanma gibi herzaman ilgi duydugu dadaci gelenegi sürdürmüstür. Raslantisal yapilari ve matematik formülleri benimseyen dansçi ve müzisyen imkansizin, hareketli/ hareketsizin ve gürültülü sessizligin pesine düsmüstür.
Suzuki, Sarabhai ve Dadaistler kadar Cage' i etkilemis bir diger kisi ise Nietzche' dir.
Nietzche' nin Bengi- Dönüs/ Kisirdöngü metafizik ögretisi evrenin, tarihin ve zamanin kendisinin döngülü bir dogasi bulundugu düsüncesi temelinde; hem su an olmakta olan herseyin olmus oldugunu, hem de su an olmakta olanlarin ileride yine olacaklarini savunur. Nietzche "- Sanki sayisiz kez yeniden yasamak zorundaymissin gibi davran ve sayisiz kez yasamayi iste, çünkü su veya bu sekilde yeniden baslamak ve yeniden yasamak zorunda kalacaksin." der. Böylece anliyoruz ki Cage' in sans, belirlenmemislik ve raslantisallik üzerine fikirleri ile Nietzche' nin bengi- dönüs ögretisi birçok müsterek paydada bulusur.
Nietzche ayni zamanda saglam olan burjuva toplumunun içinde düsündügü ve yasadigi kadariyla görüsleri bu toplumsal yapiyla bazen örtüsür bazen örtüsmez. Nietzche' nin hastalikli esrikliginin sistem reddi tavrini etkiledigi bir gerçektir. Aslinda kendini burjuva bir filozof olarak tanitan Nietzche birgün kendine; "- Yoksul sinifin yoksun kaldigi kültürden yararlanmakla suçlu muyum degil miyim? " diye soracaktir. Dadaist bildirilerinden birinde ise Tristan Tzara söyle söyler; "- Para kazanmak ve kibar burjuvalari oksamak için mi sanat yapilir?! Bütün sanatçi topluluklari sonunda çesitli kuyrukluyildizlara binerek su bankoya ulastilar. Yastiklar ve yiyecekler içinde yan gelip yatma olasiliklari için açilmis bir kapidir bu.Her hiyerarsinin ve usaklarimiz tarafindan, degerler için kurulan her toplumsal denklemin ortadan kaldirilmasi, yaratiklar arasindan güçsüzlerin dansi olan mantigin ortadan kaldirilmasi Dada' dir, Dada hiçbir anlama gelmez!"
Nietzche' nin 1881' deki sorusu ile 1913' de New York ve Zürih' te ayni zamanda dogmus, 1923' e kadar Avrupa' da gelismis devrimci ve sanatsal hareketin üyeleri Dadaistlerin ayni kaygilari tasidiklarini görüyoruz. Bati kültürüne egemen olan soguk gerçekligin sinirlarini asmada sans ve rastlantinin önemini vurgulayan dadaistlerin Cage' in sans yaklasimiina etkisi açiktir.
Cage müzigini olustururken zekice kullandigi 10 adet yapi tasini söyle siralar; metod, sekil, yogunluk, disiplin, notalama, belirsizlik, yorum, imitasyon, özveri ve ayrinti. Oysa eserlerinde bir piyaniste çesitli düdükleri çalmak, radyoyu karistirip kisa dalga istasyon aramak, su dolu kaplara üflemek, iskambil kagitlariyla fal açmak gibi görevler yüklemek, piyanonun içine karton, lastik, tahta parçalari gibi maddeler yerlestirerek hazirlanmis piyanoyu icad etmek gibi onlarca fikri nedeniyle müzigi " ancak bir delinin yapabilecegi seyler " elestirisine maruz kalmis uzun zaman. Cage' in belki en büyük deliligi; mantarlar hakkinda 300 kitap toplayip, evinde ömür boyu mantar yetistirmesi, New School For Social Reserch' te bu konuda dersler vermesi ve 1962' de Mantarbilim Dernegi' ni kurmasi olabilir.
John Cage, düsünceleriyle, her alandan birçok sanatçi üzerinde etkili oldu ve yenilikçi müzigiyle de bugünün ve gelecegin tasarimlarini etkileyecegi kesin bir gerçek. " Siradanliklar bir tek vurusla ayarlanmistir, biz müzigin insan tarafindan yapilmasini gerekli hale getiriyoruz evet ama sadece bir tek insan tarafindan degil." diyerek ve bütün bu fkirler isiginda, müzik üzerine gerçeklestirdigi eylemleriyle; bir besteciden filozofa dönüsmüstür.
Neyzen Tevfik dünyaya gelisindeki sebebi bile "- Ben bu iki aziz insanin sulbünden dünyaya indigim vakit, birisi çikipta kulagima beni bekleyen akibetleri fisildamis olsa idi,belki derhal dönmeye yeltenir, ancak iki tesir altinda vazgeçebilirdim. Birincisi abamin ve babamin güzel çehrelerindeki riyasiz insanlik ifadeleri, ikincisi Ege denizinin tüm ömrümce ruhumu kucaklayan yemyesil enginligidir..." cümleleriyle açiklamis sanat ve düsün adamidir.
Neyzen' in çocukken bir mevlevihanede duydugu ney sesi hayati boyunca yol göstericisi olur. Neyzen sara hastasidir, bu hastalik nedeniyle okula gidemez ve Izmir' de bir mevlevihaneye gitmeye karar verir. Üfledigi Hicaz pesrevinin begenilmesiyle dergaha kabul edilir. Dervis Cemal Bey' in hocaliginda ciddi bir müzik egitimi almaya baslar. Burada mevlevihanedeki diger sanatçilarla sohbetler eder, dersler alir. Arapça, farsça ve fransizca dersleri alir ve bu sirada ilk siiri bir dergide yayimlanir. Ama medreseden sarik ve cübbeyi reddetmesi, Galata mevlevihanesinde de içki içtigi ve abdestsiz namaz kildigi gerekçesiyle azarlanan Neyzen Çukurçesme' de "Babil Kulesi" diye adlandirdigi Ali Bey Han' in da ikamete baslar ve o günden itibaren bohem bir yasam felsefesi gelistirir. Sonra Haci Bektas Veli' nin düsünceleri etrafinda kurulan bir dervis tarikati olan ve Samanlik gibi Islam öncesi ögretilerle Islami ögretileri birlestirme becerisi gösteren Bektasilige egilir. Buarada monarsi karsiti bir tavir ile siyasal kimligini de öne çikarir ve dönemin birkaç devrimci genç sanatçisiyla birlikte iktidari sert bir dille elestirmeye baslar. Bu yergileri nedeniyle kisa bir süre tutuklanir.Cezasi bitip disari çiktiginda Istanbul' da kalmak için bir sebep bulamaz. O, düsünce yapisina uygun hür, basibos, sinirsiz bir ufka gerek duydugunu ama bu özgürlügün Beyoglu' nun dar, kirli ve karanlik sokaklarinda karsisina çikamayacagini söyleyerek Misir' a gider.
Kendi deyimiyle aradigi isigi Afrika' nin uçsuz bucaksiz çöllerinde aramak amaciyla 1903' de yaptigi Misir yolculugu, Neyzen' in bohem yasam felsefesine, özgürlükçü tavrina önemli bir kanittir. Misir' da Türkiye' den Kahire' ye kaçmis birçok özgürlüksever Türkle biraraya gelen Neyzen orada da düsünceleri nedeniyle yargilanip bir kez hapse girer. Iskenderiye' de terkedilmis bir kalenin çatisinda kuru bir hasir üstünde günler ve geceler geçirmeye baslar. Ve o zamani su cümlelerle anlatir; "- O engin manzarali kulede, içimde toplanmis ne kadar istirap varsa Ney' imin ucundan Akdeniz' e döktügüm daha ilk gece elbiselerimle cenaze hasirinin üstüne uzandigim andan itibaren gerçekten kalibi dinlendirmis gibi bütün maddi ve manevi yorgunluklardan silkinmistim. Hayalimde basucumda dikilen sorgu meleikesine su katilmamis bir sofu kisi boyun egisiyle hesap verdim..." Neyzen edindigi birkaç arkadasi ile Misir' dan Hindistan' a gitmeye karar verir; "- Çalip okuyacak olduktan sonra insan nerede kendine ayrilmis rizki bulamaz? Basimiza birer külah, sirtlarimiza birer aba tedarikinde iken Misir polisi bizi tevkif etti...Hindistan bizim gibi adamlari belki görmüstür, fakat biz bizim gibileri görmemisizdir..." der ve bu maceraninda dünyanin bir ucunda özgürlügünü arayan Neyzen için tutuklulukla sonuçlandigini anlatir.
Neyzen 7 yil sonra Istanbul' a döner ve eski dostlarinin "Yasasin Hürriyet!" sloganlari esliginde karsilanir. Neyzen' e Istanbul halki Neyzen baba sifatiyla hitap etmeye baslamistir. Radyoda eserleri çalinir, konserler verir, plaklari basilir ve bir filmde basrol oynar. Ama Neyzen' i tüm bu taninmislik iyice rahatsizlik eder. Mennus isimli köpegi ve Ney' i ile yalniz kalmak ruhunu doyuran en önemli eylemlerdir onun için.
Neyzen Mevlana ve Tasavvuf ögretilerine ininan bir sanat adamidir ve Mevlana için yazdigi birçok siiri de vardir. Bunlardan birinde; " Zemini yerden epeyce yukarida bir tas oda
Içinde musluk, ocak var, tavan, taban tahta
Girince pencerenin karsisindaki köseyi
Tutan bir pir idi, pesinde vardi meyle neyi
Bakislarinda mani akar, cosar köpürür
Bir an- i lemhada kalbi ebedlere götürür..." dörtlükleri ile Mevlana' nin mistik dünyasina olan hayranligindan bahseder.
Mevlana tanrinin niteliklerinden biri olarak gördügü askindans ve müzikle insanligin olgunlasmasina yardim ettigi kanisindadir. Ask insani gerçege ulastirir ve müzik ona göre insanlar arasindaki birligi saglayici en önemli unsurlardan biridir. "- Neyin sesi atesir, hava degil; kimde bu ates yoksa yok olsun! Ney dostan ayrilan kisinin arkadasi haldasidir.Onun perdeleri perdelerimizi yirtti.Ney gibi hem bir zehir hem de panzehir olani kim gördü! Ney, kanla dolu yoldan bahsetmede, Mecnun askinin hikayelerini söylemededir." cümleleleri en önemli eseri "Mesnevi"' de yer alir.
Mevlana Vahdet- i Vücud anlayisina baglidir ki bu anlayis Tasavvuf düsüncesinin temelidir. Vahdet-i vücud bütün varliklarin tek bir varligin, yani tanrinin birer görünümü oldugunu savlar ve bu kavram nedeniyle yani ilahi olanla insani olani karistirip bu sekilde bir tür tüm tanriciliga yol açmakla suçlanarak bir çok islam tanri bilimcisi tarafindan elestirilirler. Tasavvuf inanci ile yasayan sufilerin uyguladigi zihni bosaltma, imaj öldürme, nefsaniyete ait zararli unsurlari ortadan kaldirma gibi tekniklerin hepsi zende de mevcuttur. Neyzen'in hayati boyunca maddi mutluluga deger vermemeye, baskiya siki düzene karsi gelip zihnini ve ruhunu temizlemeye önem verdigini görüyoruz. "Ne türlü yasam sekli varsa hepsinin üstüne çadir kurup oturdum" derken yasaminin büyük bir döneminin de her zenge girmek ugrana ne gibi yollari deneyerek geçtigine su itiraflari ile tanik olmamizi ister; "- bütün gazeteler yazdiya 2400kg kadar raki içtim, aylarca yemek yemedim, 3 ton esrar içtim, bir o kadar afyon yuttum. Bu üç kuvvet sayesinde her boyaya bulandim. Sürttüm, sefil oldum, parasizdim, cami arkasindaki merdivenler üstünde köpeklerle yattim. Tas, soguk bana hiç birsey yapamadi, sapasaglam gezdim, bazen timarhaneyi boyladim. Dostlarim yankesiciler, esrarkeslerdi. Arnavut Isa'nin kahvesinde gece isçileri(hirsizlar), dizdizcilar(dolandiricilar), mantarcilar arasinda oldugum zamanlar hayatimin mutlu zamanlariydi. Padisah gibi yasadim. Onlar bana bakiyorlardi, ben onlara ne yapiyordum; bir kaç taksim... Bir dostum beni evine götürdü birgün, elbise verdi, oda verdi, ceplerimi para ile doldurdu. Fakat duramadim, rahat beni rahatsiz etmisti. Solugu meyhanede aldim. Sirtimdaki elbiseler gitmisti, bir yagli makinist tulumu vardi üzerimde, paralara gelince suna buna dagitmistim..."
27 Ocak 1953 günü Neyzen " Müzmin bronsit"'ten ölmeden önce bir kaç ögrencisine " Biz ölürüz mezarimizi yapmak için üzerimize tugla ve toprak koyarlar, baskalari ölür onlarin mezarlarina tugla yapmak için bizim mezarlarimizdan toprak alirlar." demistir.
Neyzen yaptigi tercihlerin savunuculuguyla, egemen toplumsal kurallara ve iktidara meydan okuyusuyla, dini gereklilikleri reddi, her kisinin yeryüzünü kendi ülkesi olarak benimsemesi görüsüyle ve - belki de yasaminin ve felsefesinin gerçek özeti sayilabilecek - boynuna astigi "hiç" yazisi ile bir müzik adamindan filozofa dönüsmüstür.
Neyzen Tevfik ve John Cage ilkerini, belirlenimlerini, eylemlerinin nedenlerini çözdügümüzde eserlerini kavrayip anlamlandirmamizin daha kolay olacagi, yalnizca duyan kulaklarimizi degil düsünen beyinlerimizi de harekete geçiren müzik insanlarindan ikisi.
Hiyerarsiyi ortadan kaldirmaya çabalayan, kültürel kesinliklere sirt çevirme cesaretini tasiyan, yenilikçi, mücadeleci ve çok yönlü katkilar pesinde, önyargilar ve basmakalip düsüncelerin karsisinda, meydana getirdigi yapitlarin yasam karsisindaki tavriyla bagdastigi müzik yaraticilarinin sayilari ülkemizde ve dünyada giderek azalmakta. Cage ve Neyzen cümleleri umutsuzlugumuzu büyüten hadiselerin vahametini fark etmemizi saglayan derin ve güzel anlamlarla dolu.
ceylan ertem_
2003
kaynak:
Art And Technology/ John Cage
Modernizmin serüveni,Y.K.Y. , Fütürist Müzikçilerin Manifestosu/ Ballilla Pratella, sayfa: 83
Modernizmin serüveni,Y.K.Y. , Dada Hiçbir Anlama Gelmez/ Tristan Tzara, sayfa: 317
Incil' in Zen Gözüyle Irdelenisi/ D.T. Suzuki, Derleyen: Robert Sohl
Çalinti Dergisi, sayi: 2, Musikisinas Dinozor John Cage/ Ipek Aral
Halinarnasli Bohem / Neyzen Tevfik
Felsefe Sözlügü/ Sarp Erk Ulas